Anlamamış bir ifadeyle Alice'e bakıyordum. Onu daha önce hiç bu kadar korkmuş görmemiştim. Jazz'in yüzünden ıstırap okunuyordu. Kollarını birbirlerinin vücutlarına kenetlemiş, hareket etmeksizin duruyorlardı. Bana oldukça uzun gelen bir süreden sonra benim orada olduğumu hatırladılar.
Boğazım kurumuştu, bu yüzden konuşmaya başlamam biraz zor oldu:
"Yokluğa karışacağız derken?"
Alice'in melodik sesi titriyordu:
"Hepimiz; sen, Edward, Rosalie, Emmett, Carlisle, Esme ve biz."
Sesi sonunda duyulmayacak bir hal aldığında tekrar konuşmaya başladım:
"Onu sormamıştım..."
Cümleyi nasıl toparlacağımı düşünürken beklediler:
"Yokluğa karışmak derken neyi kastetmiştin?"
"Bilmiyorum; ama gelecekte hiçbirimiz yokuz."
Sesi artık bir fısıltıdan da kısıktı. Söylediklerini anlamaya çalışırlen, saniyeler uzuyordu ve ne demek istediiğini anladığımda, üstümde yarattığı şok, her yerime iğneler saplıyordu. Ayaklarımdan başlayıp dalga dalga büyüyen ateşle içimden haykırdım "O ölecek!". Acı gerçeklikte ben kendimi yitirirken, benim de ölecek olmaam önemsizdi. Alice, Emm, Jazz, hepsi ölecekti ve benim yütüklüğüm hepsinden önemsiz geliyordu bana; ama Edward'ın ölecek olması... Bu kabul edemeyeceği tek şeydi.
İçimde büyüyen ateşin beni kor haline çevirmesine izin verirken, bir tek aşkımın öleceği gerçekliğinde vardım. Kabul edememezlik dört yanımı sarmışken, umutsuzluk, ateşimi güçlendirdi. Benim, hayatımın tek anlamlı varlığı, o, ölemezdi! Kendimden çok değer verdiğim onun ölmesine izin veremezdim; ama ne yapabilirdim ki?...
Birden hepsi gitti, herşeyin yerini bir huzur doldurmuştu. Tüm bu duygulardan çıkıp odama geri döndüğümde, Jazz yüzünü buruşturmuş bana bakıyordu. Sesimi olabildiğince kontrol etmeye çalışarak dişlerimin arasından tısladım:
"Şu garip şeyi yapmayı kes!"
"Hayır, uyumalısın..." diyen Alice'in sesini duyduktan sonra gözkapaklarımın ağırlaştığını hissettim. "Ah, bu çok aptalca!" diye düşündüm; ama şimdi uyku o kadar çekici bir hal almıştı ki benim için, buna karşı koymak imkansız gibiydi.
O gece oldukça garip bir rüya gördüm. Karşımda bütün bir kurtadam sürüsü duruyordu ve önlerinde de büyük, kızıl bir kurt vardı. Kızıl kurdun yerde yatan bedeninin gerisindeki kurtlar, önünde eğildi. Kızıl kurt, o... Evet, Jacob'tı. Daha dikkatli bakmak için yaklaşacak iken Edward önümde belirdi:
"Bella, daha fazla yaklaşma."
Ama gitmek istiyordum ve Edward'ın yüzüne dik dik baktım, çekildi; ama kurdun yanına gittiğimde, kürkünün kanla ıslandığını gördüm...
"Hayır!" çığlığıyla uyandığımda Edward'ın soğuk kollarının olması gereken yerde benim kollarım vardı. İki büklüm olmuş, kollarımı yine kendi etrafıma dolamıştım.
Rüyanın etkisinden kurtulmam birkaç dakikamı aldı. Sakinleşeceğim zaman, ikinci bir şok dalgası beni kendime getirdi. Dün gece olanları -veya olacakları- hatırlayınca, titremeyle gelen bir ağlama nöbeti tüm bedenimi sarstı. Bilinçsizliğe doğru sürüklendiğimi hissettiğim an, vücuduma sert buz parçaları saplanıyordu sanki ve içimdeki ateşi yine hissediyordum. Herşey o kadar çabuk olmuştu ki! Karanlık sularda boğuluyordum sanki... Nefes almam girgide zorlaşırken, mermer kollar beni sardı; ama bu benim şu anda istediğim kollar değildi:
"Bella, sakin ol!"
"Ne?! Alice, benden Edward'ın öleceğini, sizlerin öleceğini bilerek sakin olmamı mı istiyorsun? Peki, sen, Jasper'ın öleceğini bilerek sakin olabilir misin?"
Söylediğim anda pişman oldum, kırıcı konuşmuştum. Alice kollarını çekti ve daha önce hiç bakmadığı kadar öfkeyle bana baktı:
"Üzgün değil miyim sanıyorsun?" Benim varlığımın anlamının öleceğini bilip ağlayamamak nasıl bir şey biliyor musun sen Bella?"
"Alice, ben..."
"Üzgün müsün? Evet, olman gerekir."
"Alice, özür dilerim."
Derin bir nefes alıp, Edward'ın düşünürken yaptığı gibi baş ve işaret parmağıyla burun kemerini tuttu. Sonra bana dönüp:
"Sanırım bunlar hepimize çok geldi, neyse, dün sen uyurken olanlardan sanırım seni haberdar etmemiz gerekiyor; ama şimdi değil. Zaten bugün cumartesi, bizim eve geçer, orada konuşuruz. Hem bunu benim anlatabileceğimden emin değilim."
Şaşkınlığım sesime yansımıştı:
"Pe-peki..."
Her şeye rağmen ona gülümsemeye çalıştım; ama yüzüne bir maske yerleştirme konusunda Alice benden daha başarılıydı.